ÜYE GİRİŞİ ÜYE OLMAK İÇİN ALTTAKİ LİNK İ TIKLA

GÖRELE

 Görele Tarihi Görele adı antik çağda bugünkü Eynesil kasabası çıkışında 'Görele Burnu' diye anılan, harabe halinde kalıntılarına rastlanan "Coralla / Koralla" şehrinden gelmektedir. Görele Burnu'nda Bizans döneminden kalma dört kale harabesi vardır.
Kale harabeleri üzerinde yapılan arkeolojik çalışmalar buranın Ortaçağ Bizans kalesi olduğuna işaret eder ve en geç XIV. Yüzyılda yapılmış olabileceği ihtimalini ortaya koyar. Bu bilgilerden yola çıkarak eski Görele'nin İtalyanca mercan anlamına gelen Coralla olduğu ve Cenevizliler tarafından oluşturulduğu şeklindeki yaygın kanaatin doğru olmadığı anlaşılmaktadır. Şu halde bu adın, Cenevizliler'in Karadeniz'e gelmelerinden önce de var olduğu açıktır.Coralla'nın anlamını Bilge Umar 'Çıkıntılık-çık' olarak tarif eder. Halkın birbirine 'haydi görelim', yahut 'git gör hele' demelerinden dolayı Görele adının 'Görhele' sözlerinden çıktığı ise yakıştırmadan ibarettir.
'Coralla/Koralla' Türk telaffuzuna uygun olarak 'Görele' şekline dönüşmüştür. Görele kalesinin bu günkü verilere göre Orta Çağ'da bir Bizans kalesi olarak kurulduğu belirli olmakla beraber yerleşmesinin bundan daha önceki tarihlere gittiği de düşünülebilir. Bugüne kadar ulaşan rivayetlere göre eski Görele, 1741'de mamur bir yer ve müstahkem bir kale idi. I.Mahmud (1699-1754) tarafından çıkan bir ayaklanma sırasında gönderilen donanma ile yakıldı ve geriye kalan halk da şimdiki Görele'ye (Elegü) yerleşti.
 Gerek I.Mahmud, gerekse II. Mahmud zamanında çıkan olaylar sebebiyle eski Görele dağılmış ve geriye kalan halk da şimdiki Görele'ye (Elegü) yerleşmiştir. 1851'de buradan geçen Alman alim A.d.Mortdmann ''60 yıl önce yakıldığı belirtilen hisar ve köyün harabelerinin bulunduğu Koralla burnunu geçtik" der. Buna göre Koralla'nın yanması takriben 1790-91 yıllarına tekabül eder. Eski Görele, Trabzon Rum Devleti'nin kurulmasından sonra onların sınırları içinde önemli bir stratejik mevkii özelliği kazandı. 1404 yılında Trabzon kralı İmparotor III.Manuel'in (1390-1412) memleketinin sınırları batı sahil boyunu takiben Giresun'u geçiyordu.
Bu eyalette Korilla(Görele) da batı Trabzon imparatorluğuna aitti. Görele'nin Osmanlı egemenliğine kesin olarak geçmesi Fatih Sultan Mehmed tarafından sadece kıyıdaki Giresun, Tirebolu, Görele kalelerinde yaşıyor, köylerde yerli halktan zümrelere rast gelinmiyordu. Kırlık kesim Oğuzlar'ın Çepni boyuna mensup olanların elinde bulunuyordu. Osmanlı idaresi altındaki Görele hakkında en eski bilgiler XV. yüzyıla kadar iner. XV. ve XVI. yüzyıllara ait Trabzon sancağı tahrir defterlerinde yer alan bilgilerden en eskisi 1486 tarihlidir.
 1486'da Akçaabad nahiyesine tâbi olan Görele kasabası 9 nefer Müslüman kale görevlisi, 60 hane, 6 biye (dul), Hristiyan nüfusa sahip idi. Buna göre Görele kalesinde 33'ü Müslüman, 334'ü Hristiyan olmak üzere 357 kişinin yaşadığı tahmin edilebilir. 1583-1600 yılları arasında kurulan beş kaza arasında 'Yavebolu nam-ı diğer Görele' vardır. 1650-52 tarihli bir Avârızhane Defteri'nde de 'Yavebolu nâm-ı diğer Görele' kaza olarak zikredilir. Katip Çelebi de Yavebolu nam-ı diğer Görele'yi Trabzon'un kazalarından biri olarak zikreder. Osmanlı döneminde Görele bazı önemli olaylara sahne oldu. Bunlardan birisi Rus Kazakları'nın Giresun ve
Tirebolu'nun yanında Görele'ye yaptıkları baskınlardır. Kazaklar'ın 1624 'de yaptıkları baskınlarda Görele, bilhassa Tirebolu büyük zarar gördü. 1787-1792 dönemi Osmanlı-Rus ve Avusturya savaşı yıllarıdır. 1789'da Rusya ile başlayan harp dolayısıyla Kafkasya'daki Soğucak ve Anapa taraflarına asker göndermekle yükümlü olan ayanlar arasında Trabzon'dan Kuğu-zade Süleyman Paşa da bulunaktaydı. 1788'den önce devam Trabzon valiliğine getirilen Canikli ailesinden Battal Hüseyin Paşa, savaşın bir kuvvetle gittiği Anapa üzerine gönderildi ise de gitmedi. Ertesi yıl az bir kuvvetle gittiği Anapa'da Ruslara yenildi ve esir düştü (Ekim 1790). Bunun üzerine Anapa seraskerliğine babasının kethüdası olan Sarı Abdullah Paşa getirildi.
 Abdullah Paşa da cepheye gitme işini ağırdan alınca Anapa Ruslar'ın eline geçti (1791). Bu duruma çok içerleyen padişah III.Selim Anapa'nın Ruslar'ın eline geçmesine Sarı Abdullah Paşa'nın sebebiyet verdiğini düşündüğünden onu azlederek yerine Kuğu-zade Süleyman Paşa'yı Trabzon Valisi tayin etti ve Sarı Abdullah Paşa'nın katlini ona havale etti. 1800 yılı sonlarında Görele ile Tirebolu kazalar arasında bir arazi ihtilafı söz konusu oldu.Eynebe tabir edilen yer Kuğu-oğlu Ömer tarfından Görele toprağıdır diye zapt edilince, yapılan itiraz sonunda Eynebe'nin öteden beri Tirebolu toprağı olduğuna karar verildi (10 Aralık 1800). 1811'de Görele Kuğu-oğullarının,
 Tirebolu Kel Ali-oğullarının, Giresun Laçin-oğullarının idaresinde idi. 1811'den itibaren Görele nüfus bakımından giderek dağılmış, buradaki halk yakınlardaki köylerde oturmaya ve bir bölümü de daha sonra Elevi denilen yerde yeni Görele'ye yerleşmeye başlamış olmalıdır. Kırım savaşı (1853-1856) sırasında Osmanlı Hükümeti maliyenin durumunu düzeltmek ve yeni gelir kaynakları temin ederek savaş masraflarını karşılamak için İane-i Cihadiye adıyla yardım kampanyası düzenledi. Hükümetin düzenlediği bu yardım kampanyasına
Göreleliler 24.000 kuruşluk bir bağışta bulundu. II. Abdülhamid (1876-1909) döneminde Osmanlı ülkesinde Ermeni olayları meydana geldi. Ermeniler Osmanlı Devleti'ni parçalamak için büyük devletlerin siyasetine alet olmuşlar, İstanbul'da ve Anadolu'nun muhtelif yerlerinde hadise çıkarmışlardı. Ermenilerin hadise çıkardıkları yerler arasında Trabzon şehri de vardı.Trabzon'daki Ermeniler Gavur Meydan'ında harekete geçmişler, Vali Kadri Bey'e ateş açmışlardı. Ancak, Vali Kadri Bey kısa sürede duruma hakim oldu. (10 Eylül 1895) Birinci Dünya Savaşı'nın (1914-1918) başlamasıyla birlikte savaşın etkileri Görele'de hemen görülmeye başlandı. Daha savaşın ilk aylarında Görele halkı açlıkla karşı karşıya geldi. Görele Kazası ahalisi yemek için ihtiyaç duydukları ve Ziraat Bankası'ndan dağıtılmasını talep ettikleri 15.000 kg mısır, Ziraat Bankası Kanunu'nun buna müsait olmaması sebebiyle yerine getirilemedi. Ziraat Bankası Umum Müdür Muavini Refik Bey, Görele'nin istediği yardıma bankanın mevzuatının uygun olmadığını 12 Mayıs 1915'te Dahiliye Nezareti'ne bildirdi. Zaman ilerledikçe durum daha da nazikleşti. Trabzon Valisi, Görele Kaymakamlığı'na gelen 28 Ekim 1915 tarihli bir yazıya cevaben muhtaç olanlar, askeri rütbeliler ve müslüman muhacirlerin iaşe ve tedavisi için hiçbir şekilde tahsilat bulunmadığını tebliğ etti (11 aralık 1915).
Böylece hem halk hem de bölgedeki ihtiyaç sahipleri büyük çaresizlik içinde kaldılar. 1916 yılı Görele'nin Rus işgaline uğradığı yıl oldu. Ruslar Trabzon yönünde ileri harekata girişerek 6 mart 1916' da Pazar ve Çayeli'ni, 8 Mart'ta Rize'yi, 26 Mart'ta Of'u, 14 Nisan'da Sürmene'yi, 18 Nisan'da Trabzon'u işgali şehirde büyük endişeye yol açtı. Ruslar'ın Trabzon'u işgali ve batıya doğru ilerlemeleri Türk ahalinin yeni bir muhaceretine yol açtı. Bu göç kafileler halinde halkın emniyetli kesimlerine doğru sevk edilmesini gerektirdi. Bu muhaceret sırasında Göreleliler çok sıkıntılar çekti. Harşit deresini geçmek zorunda kaldıklarında kimsesiz muhacir kadınların açlığına, ızdırabına tahammül edemediği çocuğunu, sonra da kendisini dereye attığı görüldü. Rusların karşısında direnmeye çalışan Türk birlikleri 20 Temmuz 1916'da Fol (Vakfıkebir) deresi gerisine çekildiler. Rusların 21 temmuz 1916'da Fol'a girmesi üzerine Türk Kuvvetleri Çavuşlu deresine çekildiler. Bu sırada Poti'den kalkan ve Görele'ye inmiş olan, içinde bir subayın ve bir erin bulunduğu Rus Teyyaresi jandarmalar tarafından tutularak Tirebolu'ya götürüldü. Devam eden Rus ilerlemesi karşısında Türk Kuvvetleri bu defa 2 Ağustos'ta Görele'ye, 24 Ağustos'da Çanakçı deresine çekilmek zorunda kaldılar.
Ruslar Görele'ye girince zulüm ve işkence yapmaktan geri durmadılar. Bilhassa Ermeni asıllı Rus askerleri Daylı ve Karaburun köylerinde insanları işkence ile öldürüp, parçalayıp teşhir ettiler. Doğu Karadeniz'de Tirebolu'ya kadar işgal edilen topraklar Ruslar'ın elinden kurtarılacakları günü beklemeye başladılar. Rusya'da Ekim 1917 Bolşevik ihtilali bütün cephelerde Rus birliklerinin dağılmasına yol açmış, bunun sonucu olarak Kasım 1917 sonlarında Rus kuvvetleri çözülmeye başlamıştı. Bu arada 18 Aralık 1917'de Osmanlı Devleti ile Rusya arasında imzalanan Erzincan Mütarekesi sonrasında Ruslar'ın cepheden çekilişleri daha hızlanmıştı. Ancak, Ruslar'ın kendilerini silahlı Kürtler'e karşı koruyabilmeleri bahanesiyle silahlandırdıkları Ermeniler Türk ve Müslümanlar'a karşı baskı ve zulüm yapmaya başlamışlar, Rus işgali altındaki bölgede Türk ve Müslüman halkın mal ve can güvenliği kalmamıştı. Bu durumda Rus işgal bölgesindeki vatandaşlarımızın kurtarılabilmesi için asgari bir hareket yapılmasına gerek vardı. Enver Paşa, III. Ordu Komutanı Vehip Paşa'ya gerekli emirleri göndermişti. Osmanlı Devletininde katıldığı Bolşeviklerle yapılan Brest-Litovsk görüşmeleri kesintiye uğrayınca Türk birlikleri 12 Şubat 1918'de erken saatlerde mütareke hattını aşmış,
 Tirebolu'daki 37. Tümen, aynı gün Giresun'a çıkarılan 123. Alayın katılmasından sonra Trabzon yönünde harekete geçmişti. Bu harekatın sonunda 13 Şubat 1918'de Görele, 14 Şubat'ta Vakfıkebir kurtarıldı. Ruslar'ın çekilmeleri Giresun'da ve Tirebolu'da, işgalden kurtulan Görele ve Eynesil'de büyük bir sevinç yarattı. Savaş ve muharcilik yüzünden Görele bölgesinde açlık ve sefalet, salgın hastalıklar ve iskan sorunu bütün şiddetiyle hüküm sürüyordu. Buna bir de sel felaketi eklendi. 28 Temmuz 1919'da meydan gelen selden 36 köyde ekinler mahvolmuş, 30 değirmen, 25 hane, biri de Elevi deresi üzerindeki köprü olmak üzere 33 köprü yıkılmış, biri erkek, sekizi kadın olmak üzere 9 kişi ölmüş, 5 sığır telef olmuştu. Bu sebeple, İmdat Hey'eti selden zarar gören köylere eşya ve erzak yardımında bulundu. Ağustos 1920'de Görele'den de ayrıca bir 100 kişilik gönüllü müfrezesi oluşturularak cepheye gitmek üzere hazır bulunduruluyordu. 29 Eylül 1921'de Eynesil köyünde Rüsumat 4 motoru Yunan muhribi ile kruvazörü tarafından batırıldı. Gemi komutanı Yüzbaşı Mahmud, Görele postahanesine giderek olayı Trabzon'daki Deniz Komutanına bildirdi.
 Milli Mücadelede direnişi örgütleyen Giresun Belediye Reisi Osman Ağa ile Askerlik Şubesi Başkanı Tirebolulu Hüseyin Avni (Alparslan) Bey de bu mücadelede büyük bir rol oynadı. Göreleliler, savaş yıllarında büyük acılar çekmesine, açlık ve sefaletle mücadele etmek zorunda kalmasına, şartların olumsuzluğuna rağmen, Milli Mücadeleye (15 Mayıs 1919 - 9 Eylül 1922) sahip çıkan ilk yöreler arasında yer aldı. Göreleliler Milli Mücadel'de 123 şehit verdi. Görele'nin Rum nüfusu Lozan antlaşması sonrasında yapılan mübadele ile burayı terk etti. 1869'da Görele'de tüfek çakmağı, karakulak denilen bıçak ve makas yapılır, civar kaza ve nahiyelere satılırdı. 1876'da Cimide köyünde bulunan İseli ile Karaburun ve Kırlak adlı bakır madenlerinden çıkarılan cevherlerin çoğu Avrupa'ya ihraç edilir, bir kısmı Görele'de külçe haline getirilir, diğer kısmı da Trabzon ve Karahisar-ı Şarkı'ye satılır. 1879 yılında Görele kazasında 402.271 okka fındık, 138.850 okka fasulye, 35 okka tütün, 19.291 okka ceviz, 90.775 okka üzüm, 18.101 okka kendir, 83.110 kile mısır, 3.210 kile buğday, 10 kile çavdar, 721 kile arpa yetiştirilmişti.
Toplam 156.042 dönümlük arazide 2.673 çalılık, 20.685 tarla, 5.161 bahçe, 144 orman, 50 mera, 4 koru, 7.524 fındıklık, 423 taş ocağı bulunmaktaydı. bu zamanda Görele kazasında bir hükümet konağı, bir han, bir hamam, iki kilise, sekiz kahve, bir gazino dört medrese, 61 cami ve mescit, 95 çeşme, 322 oda, 798 sergen, 55 dink, 106 değirmen, 208 dükkan ve mağaza, 3.917 hane, 1.202 fırın, 43 arsa, 6 dam ve ahır, 61 İslam Mektebi, 1 islam mezarlığı vardı. 1900'lü yıllarda kasaba halkı geçimini rençperlikle, balıkçılıkla, bakırcılıkla, marangozlukla, demircilikle, taşçılıkla sağladıkları gibi, birçokları da Batum'a ve Rusya'nın diğer şehirlerine giderek orada da bu gibi işlerde çalışırlardı. Kasabalılarla köylüler ekseriyetle Görele'de dokunan bir nevi dokuma ile mayi bezden yapılmış elbise giyerlerdi. Önceleri kazanın mahsulleri fındık, fasulye, mısır, üzümden ibaretti. Üzümlerinden ekseriyetle şarap yapılırdı. Daha sonraki yıllarda bunlara ilaveten az da olsa arpa, buğday ziraati yapıldı. Sanayi mamulleri bakırdan kap-kaçak, çarpula gibi ufak tefek şeylerdi. Görele'den dışarıya fındık başta olmak üzere yetiştirilen mahsullerin dışında az da olsa bal mumu, balık yağı, tuzlu bağırsak, yumurta, caviz, koyun ve keçi gibi şeyler satılırdı. 1902-1903 'de Görele limanına 697 yelkenli, 8 vapur uğramıştı. Bunların içinde Almanya ve Rusya bandıralı vapurlar da mevcuttu.
 Görele limanına bağlı 51 büyük, 39 küçük gemi vardı. 14 Mart 1903 - 13 Mart 1904 tarihleri arasında Görele iskelesine gelen yolcu sayısı 88, giden yolcu sayısı da 317 kadardı. Eleğü'de Cuma, Çavuşlu'da Salı, Eynesil'de Pazar günleri hafta pazarları kuruluyordu. 1903'de kasabada Atik medresesinde 31, Hamidiye medresesinde 15, Çavuşlu'daki Teşvikiye medresesinde 31, Ege köyündeki Darülhadis'de 97, Tevfik-i Hak medresesinde 25 talebe öğrenim görüyordu. 1904 yılında Görele kasabasında iki cami, üç medrese, bir hükümet konağı dört çeşme, üç şadırvan, kaldırımla döşenmiş bir çarşı,bir rüşdiye mektebi,iki ilk mektep, biri Rumlar'a, biri Ermenile' ait iki kilise, bir eczahane, bir salhane, 200 hane bir hamam, 270 dükkan, sekiz mağaza, sekiz fırın, on beş kahvehane, üç aşçı dükkanı, bir inşaat halinde otel, 150 bekar odası; köylerde ise 4.350 hane 224 serender, kırk mescit, oniki medrese, iki kilise, seksen fırın, elli dokuz değirmen vardı. Kasabadaki camilerin minaresi yok iken halkın yardımı ile en sonunda ikisinde de kargir ve mükemmel olmak üzere 600 liraya yakın akçe masraf edilerek minare inşasına başlanılmıştı. Görele, 1758 yılında
Tirebolu'ya bağlı bir nahiye haline getirildi. 1850'1866 yılları arasında Görele, Yavebolu ile birlikte Trabzon'un kazaları arasında gösterilir. 1867 yılından itibaren yalnız Görele'nin ismi zikredilmektedir ve 1868 yılında nahiye olarak Tirebolu kazasına bağlanır. 1871'de Tirebolu kazasından ayrılarak Trabzon'un nahiyesi olmuş, 1874'te tekrar kaza teşkilatına kavuşmuştur. 1876 yılında Görele'de belediye teşkilatı kuruldu. İlk belediye reisi Ömer Ağa'dır. Görele, 4 Aralık 1920 günü Giresun'un müstakil sancak haline getirilmesine dair kabul edilen kanun tasarısı sebebiyle Trabzon sancağından ayrılarak Tirebolu ile birlikte Giresun'a bağlı kaza merkezi haline getirilmiştir. 1831'de yapılan ilk nüfus sayımına göre Görele kazasının Türk erkek nüfusu 3.973'dür. 1869'da Türk erkek nüfus 9.285 (%99.65), Rum erkek nüfus 32 (%0.35) kadardır. 1882-1884 genel nüfus sayımına göre Görele kazasında nüfus yaklaşık 29.473 Türk (%97.07), 708 Rum (%2.33), 181 Ermeni (%0.60) olmak üzere 30.362'dir. Kamusü'l-a'lam'a göre 1896'da 31.058 kişinin yaşadığı kazanın 1903'te nüfusu 34.059'u Türk (%96.90), 876'sı Rum (%2.50), 211'i Ermeni (%0.60) olmak üzere toplam 35.146'dır. 1927'de 5.956, 1970'de 6.244, 1975'de 8.079, 1980'de 7.321, 1985'te 12.208, 1990'da 20.745, 1997 'de 22.554 olan şehir nüfusu 2000'de 27.214'e ulaştı.
 Coğrafi Yapı Görelemiz kuzey yarım kürede, orta kuşakta, Asya kıtasının batısında, Anadolu yarım adasının kuzeydoğu bölümünde, bağlı bulunduğu Giresun ilinin de kuzeydoğu kısmındadır. Doğusunda Eynesil ve Vakfıkebir; batısında Tirebolu, kuzeyinde Karadeniz, güneyinde Çanakçı ilçeleri ile komsudur. Haritalarda 38,48 - 39,12 doğu meridyenleri ile 40,36 - 41,06 kuzey paralelleri arsındadır. Kırkbirinci paralel, otuzdokuzuncu meridyeni Görele topraklarının kuzeyinde ortalayarak keser. En uzun mesafeleri, dogu batı yönünde onaltı, kuzey-güney yönünde ise 32 km'dir. Üçüncü zamana ait Alp silsilesi'nin, Doğu Karadeniz sıra dağlarının zigana bölümünün kuzey batı kısımlarından meydana gelen Görele toprakları, bu zamanda oluşmakla beraber,
ikinci zamana ait kaya parçalarına da rastlanılmaktadır. Bazalt, porfir, andezit, tortul kayalarla kireçli, killi, kumlu, humuslu, tınlı ve alüvyonlu topraklar çevrede görülmektedir. Yüzey, doğu Karadeniz dağlarının kuzeye bakan dar ve derin vadilerle bölünmüş yamaçlarından, sırtlarından ve kısmen de küçük vadi tabanlarından oluşmuştur. Kuzeyden güneye doğru yükselti artarak dağların tepesinde son bulmaktadır. En büyük dağ güneyde bulunan 2180 m. Yüksekliği Aladağ'dır. 2161 m. Yüksekliğindeki Alimeydan (sis) Dağı, 1200 m. Yüksekliğindeki Tekgöz Dağı ile 967 m. Yüksekliğindeki Gedik Kıranı (Haçdağı) dağlarıda vardır. AKARSULARI Yaz kış yorulmak bilmeden akan dereler Görele halkına hizmet etmektedir.Yaz mevsiminde suyu azalan bu dereler yağışlı mevsimlerde coşarak gürler. Görele’nin en do¤usunda 25 km uzunluğundaki Çavuşlu Deresi, Çavuşlu Beldesi’nin su ihtiyacını da karşılamaktadır. Küçük derelerin sularının da toplandığı Görele Deresi 30 km uzunluğunda olup geniş havzaya sahiptir.Bu dere Görele’nin şehir suyu ihtiyacını da karfşılamaktadır.
 Denize döküldüğü yerde materyalleri yığarak düzlük oluşturmuştur.Yağışlı aylarda suları oldukça kabaran bu dere yakın yerleşme yerlerini korkutmaktad›r. 23 km uzunluğundaki Çömlekçi Deresi de küçük derelerle beslenerek güçlenmektedir. Bu derelerden başka dar ve kısa vadilerden oluşan Beyli,Yeniköy, Şahali, Eserli, Aralıkoz, Gemitaşı,Kaba ve Kuyumcu dereleri vardır.Görele’nin yağış rejimi düzensiz olduğu için akarsuların rejimi de düzensizdir.Görele derelerinde balık yetişmektedir.Zirai mücadele ilaçları gibi kirleticiler doğadaki diğer canlılara zarar verdiği gibi balıklara da zararlı olmaktadır. Çavuşlu Deresi, Görele Deresi ve Çömlekçi Dereleri’nin yukarı kesimlerinde alabalık vardır.Bunlar, soyları yok olmaması için koruma altına alınmıştır. Derelerin kıyılarında havuz balıkçılığı da yapılmaktadır ve olumlu sonuçlar alınmaktadır. 
 Görele, yağışlı iklim bölgesinde bulunduğundan bitki örtüsü bakımından zengindir.Bitki örtüsünün bulunmadığı boş alanlar yoktur. Tarlaların ve otlakların dışındaki alanlar ağaçlarla örtülüdür.İnsan eliyle tahrip edilmemişse ormanlar deniz kenarından itibaren başlar.İlk baharda yeşille boyanmış olan Görele çiçeklerle dantel gibi süslenmiştir. Kırmızı,mavi,mor,beyaz,sarı çiçekleri yoklayan arılar baharı türkülerle karşılar. Bitkilerin su,sıcaklık ve toprak ihtiyaçları birbirinden farklıdır.Bu nedenle yetişme şartları aynı olan bitkiler belirli yerlerde toplanmışlardır. Böylece bitki toplulukları ortaya çıkmıştır. Görele yeryüzü şekilleri bakımından çeşitlilik göstermektedir.Böylece yöreler arasında farklı sıcaklık ve yağış ayrıcalığı ortaya çıkmaktadır. Ormanları oluşturan ağaçları yaprak özelliklerine göre iğne yapraklılar ve geniş (yayvan) yapraklılar olarak gruplandırabiliriz. İğne yapraklılardan ladin ve sarıçam yaygındır. Geniş yapraklılardan kayın gürgen, kızılağaç (yaygın) ve kestane yoğun olarak görülen a¤açlardır.Geniş yapraklı ağaçlardan oluşan ormanlar düşük sıcaklığa
ve az yağışa dayanıklı olmadığından deniz kenarından başlar ve 1000m. yükseltilere kadar yoğun olarak ulaşır.Bu yükseltilerden sonra ise iğne yapraklılar arasında azalarak 1400m’lere kadar ulaşır.İğne yapraklılar düşük sıcaklığa dayanıklı olduklarından 1000m yükseltilerden itibaren yoğun olarak görülmeye başlarlar.1800m’ye kadar ulaşırlar.Bu yükseltiden sonra iklim şartları ormanların yetişmesine elverişli değildir. Ormanların bittiği yerde dağ çayırları yoğun olarak görülmeye başlar. Bu dağ çayırları hayvancılık bakımından çok önemlidir.
 İKLİMİ
 İlçemizde tipik Karadeniz iklimi hüküm sürmektedir. Yıllık ortalama sıcaklık 14.4°C’dir.Şubat ayı ortalama sıcaklığı 6.9°C olup en soğuk aydır.7.3°C ile Ocak ayı en soğuk ikinci aydır. En sıcak aylar ort.(23°C) ile Temmuz ve ort.(23,3°C) ile Ağustos aylarıdır. İlkbahar aylarında düşük olan yağış miktarı bu aylardan sonra artmaya başlar. Yağış miktarının en çok olduğu aylar ise 173 (kg/m2) ile Ekim ayı ve 149,94 (kg/m2) ile Kasım ayıdır.Mevsim itibariyle en fazla yağış sonbaharda (ort.148.53kg/m2) iken en az yağışlı mevsim ilkbahardır.(ort.80.63kg/m2) 
 Bazı kaynaklar fındığın Anadolu'dan bütün dünyaya yayıldığını söyler. Bazı kaynaklar ise fındığın Orta Asya'dan Karadeniz sahillerine göçler yoluyla Türkler tarafından getirildiğini, daha sonra Avrupa'ya götürüldüğünü ifade eder. Bunun içinde "Yağ Taşı - Yağmur Taşı" adlı efsane ile "Bugu Tekin" efsanesini kanıt olarak gösterirler. Bu efsanelerde, fındık ağacı kutsal olarak Tanrı'nın nurunun ilk defa fındık ağacı üzerine indiği bildirilmektedir. Fındık kelimesi Türkçeye muhtemelen Türklerin Anadolu'ya yerleşmesinden sonra girmiş olmalıdır. Kelime daha sonra Arap dilinde "bunduk" tarzında söylenmiş ve yerleşmiştir. Başta Hıristiyanlık olmak üzere bütün dinler fındığı kutsal meyve saymıştır. 4000 yıl önce Orta Asya'dan getirilerek çevremizde yetiştirildiği anlaşılmaktadır. Ksenofon "Onbinlerin Rich atı" adlı eserinde kapalı şekilde fındığa değinmektedir. Yunanlı hekim Dioscorides de "kitabü'l-Haşayış"adlı eserinde fındıktan yapılan ilaçlardan bahsedilmektedir. Fındığı Romalılar Görele'den İtalya'ya oradan da İspanya'ya ulaştırdılar. İspanya kralı Henry'nin Timur'a gönderdiği Klaviyo, Semertkan dönüşü, Pontus devleti başkenti Trabzon'dan
1405 yılında İstanbul'a hareketinde fındık dolu bir gemi ile yola çıktığını seyahatnamesinde yazmaktadır. Türkiye'den ilk kabuklu fındık ihracatını 1773 yılında Rusya'ya, 1792 yılında Romanya'ya, 1851 yılında İngiltere'ye 1871 yılında da Belçika'ya yapılmıştır. Yaklaşık 5000 yıldır bilinen fındığın vatanı Anadolu'dur. M.Ö. 400'de Pontus kıyılarından geldiği için Pontus cevizi adını almıştır. Sicilya ve İspanya'ya Araplar tarafından götürülmüştür. Yeryüzünde 36-41 derece kuzey enlemlerinde kendine özgü iklim koşullarında yetişebilen fındık, deniz kıyısından en çok 30 km içeride veya 750-1000 metreyi geçmeyen yerlerde ürün vermektedir. Dünya yıllık fındık üretiminin %67-75'i Türkiye'nin Karadeniz kıyılarında yapılmaktadır.
İtalya, İspanya ve Amerika fındık yetiştiren diğer ülkelerdir. Türkiye'nin en çok yağı alan bölgesi Karadeniz'de arazi fazla eğimlidir. Toprağın yapısı ve iklim koşulları Karadeniz Bölgesi'nin önemli bir kısmında fındık dışında başka bir tarıma izin vermemektedir. Fındık, erozyon tehlikesi ile karşı karşıya olan bölgede verimli toprakların yok olmasını engelleyip çevreye olumlu katkı sağlamaktadır. Ayrıca bölgedeki fabrikaları doğal çevrenin bozulmasını neden olan fiziksel ve kimyasal atıklar ortaya çıkarmaz. Fındık tarımı genellikle küçük arazilerle ve aile işletmeciliği biçiminde yapılmaktadır. Türkiye'de yaklaşık altıyüzbin hektar arazide dörtyüzbin çiftçinin fındık üretimi ile uğraştığı bilinmektedir. Fındık yetiştirildiği bölgelerde doğrudan yada dolaylı olarak sekiz milyon insanın ilgilendirmektedir.
Potasyum, magnezyum ve kalsiyum içeriği yüksek, sodyum miktarı düşük olan fındığın, kemik gelişimi ve sağlığı ile kan basıncını düzenlenmesinde büyük önemi vardır. Bu açıdan fındık, sağlıklı yaşam için önemli bir besin kaynağıdır. Görele'de fındık 7134 hektarlık alanda yetiştirilmektedir ön önemli gelir kaynağı olup ihraç maddelerinin başında gelir. Ilıman iklimi sever. Deniz seviyesinde 450 metre yüksekte verimliliği tehlikeye düşer. 750 metreden daha yüksekte yetişmez denizden 30 km uzakta hiç olmaz. Fındık İhracatçıları Birliği'nden alınan bilgiye göre 01 Eylül 1997 - 26 Aralık 1997 tarihleri arasında 114.624, 5 ton iç fındık ihraç edilerek karşılığında 420 milyon 417 bin 19 dolar gelir sağlandı
 İklim, mera ve gübreli bahçe altlarında yetişen otların bolluğu hayvancılığa geçim kaynağı gözüyle bakabileceğini müjdeliyorsa da bugünkü hayvancılık tekniği, pazar, yol, süt mahsullerini değerlendirme imkanları olmaması bu durumu engellemektedir. Halkın ihtiyaçlarına göre sığır,davar, kümes hayvanları, gücünden faydalanılan hayvanlarla diğer evcil hayvanlar yetiştirilmektedir. Bölgemizde geniş meralar olmadığından hayvancılık ileri düzeyde gelişmemiştir. Her köy evinde sığır beslenir. Sığır yetiştiriciliği küçük aile işletmeciliği şeklinde bitkisel üretim
faaliyetleri sonucu elde edilen kaba yemi (özellikle mısır sapı) değerlendirmek ve ailenin süt ihtiyacını karşılamak amacıyla yapılmaktadır. Çiftler, kendi arazisinde elde ettiği kaba yemin yeterli olmaması durumunda komşu çiftlerden kaba yem satın alabilmektedir. Sığır yetiştiriciliği azaldığından dolayı, eski yıllarda olduğu gibi yaylalara çıkarılmamaktadır. Yetiştirilen sığırlar, yerli ırkların karışmamasından meydana gelmiş, yerli melez sığırlardır. Suni tohumlama ile Jersey sığırlarının türü geliştirilmiştir. Son yıllarda da holştayn sığırlarının türlerinin de arttığını görmekteyiz. Manda eski yıllarda birkaç adet olmasına rağmen bu gün yoktur. Sığırlar daha çok sütü sonrada eti için beslenir. 
 Görele'de iklim ve toprağın uygunluğu ormanın tabi olarak yetişmesini sağlamıştır. En çok yetişen ağaç cinsi kayıngiller olup bunu takiben çam, meşe, yaykın, kızılağaç, kestane, ladin ve taflandır. Orman altı ürünü olarak avu denen çalılardan bol odun elde edilir. Görele'de dört orman bölgesi vardır. Bunlar: Görele merkez 13258 hektar olup bunun üçte ikisi orman, üçte biri açıklıktır; alimeydan (sis) Dağı, 15734 hektar ormanlık olup, bunun altında biri orman geri kalan açıklıktır. Çömlekçi, 9115 hektar ormanlık sahasının, üçte biri orman, üçte ikisi açık sahadır. Kahraman dere, 1046 ormanlık olup, dörtte üçü orman, geri kalanı açıklıktır. Günümüzde ormancılık, Görele ekonomisine az oranda ekonomik katkı sağlamaktadır.
 İlçe merkezinde 6 ilköğretim okulu mevcuttur. Görele İlköğretim Okulu ile Mehmet Gürel İlköğretim Okulunda birer (1) Özel Alt sınıf olup, 8 erkek ve 11’üi kız olmak üzere toplam 19 öğrenci bulunmaktadır. Taşımalı İlköğretim uygulaması sonucu 2010-2011 Eğitim Öğretim yılında merkezdeki Hasan Ali Yücel İlköğretim Okulu ve Mehmet Gürel İlköğretim Okulu ile Çavuşlu –İnanca –Kırıklı- Koyunhamza –Çatakkırı –Taşlık –Karlıbel İlköğretim Okulu dahil olmak üzere köy ve beldelerdeki toplam 9 ilköğretim okuluna 916 öğrenci taşınmaktadır. İlçe merkezinde 1 Anaokulu 2,si taşıma merkezi olmak üzere 6 ilköğretim Okulu, köy ve beldelerdeki 7 taşıma merkezi ve köylerde taşınmayan birleştirilmiş 2 ilköğretim okulumuzla toplam 15 ilköğretim okulunda eğitim öğretim verilmektedir. İlköğretimde kullanılan derslik sayısı 158, kullanılan lojman sayısı 2 dir. Taşımalı Eğitim uygulaması sonucu 55 İlköğretim Okulu ve bu okulların bünyesinde bulunan 17 lojman hizmet dışı kalmıştır. İlköğretimde öğrenci durumu ise; 15 İlköğretim okulumuzda 3.622 öğrenci öğrenim görmektedir, bu öğrencilerden 1.767’sı kız, 1.855 ‘i erkek öğrencidir. 6. 7. ve 8. sınıf öğrencileri toplamı 1,335’dır. İlçe merkezindeki 6 ilköğretim okulunda 1.281’i kız, 1.298’i erkek öğrenci olmak üzere toplam 2.516 öğrenci bulunmaktadır.