ÜYE GİRİŞİ ÜYE OLMAK İÇİN ALTTAKİ LİNK İ TIKLA

ALUCRA

 İLÇE ADININ HİKAYESİ Fatih Sultan Mehmet hem "Anadolu Türk Birliği”ni sağlamak, hem de Doğu’daki Türkmen Akkoyunlu Hükümdarı, Uzun Hasan’ın yayılmacı politikasını bertaraf etmek için 1473'te Otlukbeli (Kelkit'in doğusunda) mevkisine gelir ve Uzun Hasan'ın ordusunu mağlup eder. "Otlukbeli mevkîsi bütün tarihlerde Tercan Kazası dahilinde bir yer olarak gösterilmekte ise de, yapılan incelemeler ve geziler sonunda Otlukbeli mevkîsinin Alucra İlçesi’ne bağlı Karadikmen (Manuzara) Köyü'nün batısına, Kaledere Köyü'nün kuzey doğusuna düsen ve Kelkit Çayı’na 2.5 saat kadar çeken bir yer olduğu tespit edilmiştir." Fatih, ordusuyla Koyulhisar’ı almış ve Şebinkarahisar civarına gelmiştir. Trabzon istikametine gitmesi için de en kestirme yol olarak Alucra hattından geçmesi gerekiyordu. Orduyla yolculuğu sırasında Alucra önlerine kadar gelir. Burada ulaşımı engelleyecek kadar sik ormanla karşılasan Fatih, ordusuna yol açmak için özel baltacılar tutar ve kendine geçit güzergâhi oluşturur. Bu arada Alucra'da da konaklar. Karargah Allu ' da, ordusu ise Zun' da konaklar. Fatih Sultan Mehmet burada aluç (yabani meyve) ağacının çok olmasına binâen bu yerleşim yerinin adinin Alucara (Alucra) olmasını ister. Başka bir rivayete göre de Fatih, Seb.'de iken elini Alucra'ya uzatarak "el-ücrâ" (ücra yer) diye söylediği rivayet edilir. 

























 Alucra'nın yerleşim tarihi Hitit'lere kadar uzanmaktadır. İskitler, Kimmerler, Medler, Persler, Romalılar ve Bizans' lılar bölgede sırasıyla hakimiyet kurmuşlardır. M.S.391 yılında Alucra Orta Asya'dan gelen Kıpçak ve Peçenek Türklerinin istilasına uğramış, bölge 60 yıl kadar Türklerin yönetiminde kalmıştır. 8. Yüzyılda ise Maveraünnehir 'den gelen Oğuz boylan Çamoluk, Çakmak ve Koman bölgelerine yerleşmişlerdir. 1071 Malazgirt zaferinden sonra Alucra ve çevresi Selçuklular tarafından fethedilmiş, Merkezi Trabzon'da bulunan Danışmend Beyliğinin idaresine verilmiştir. Bölge Bizans ve Mengüçler arasında bu dönemlerde birkaç kez el değiştirmiştir. Osman oğulları Anadolu birliğini kurunca, Alucra da bu beyliğe katılmış oldu. Akkoyunlu Devleti Alucra'yı bir dönem topraklarına kattı. Ancak Fatih Sultan Mehmet Han bu bölgeye sefer düzenleyerek geri aldı. Otluk beli savaşından sonra da Alucra bölgesi tamamen Osmanlı İdaresinde kalmış oldu. Aluç ağacının çok olması dolayısıyla bu dönemde ismini aldığı sanılmaktadır. Anadolu'da çıkan celali isyanlarından Alucra da etkilenmiştir. Bu bölgedeki isyancılar Kuyucu Murat Paşa tarafından sindirilmiştir. 1 nci Dünya savaşında Alucra'da bir cephe oluşturulmuş, cephe komutanı Mareşal Fevzi ÇAKMAK karargahını bugünkü Çakmak köyünde kurmuştur. Halen bu köyde bir şehitlik mevcuttur. İdari Tarihçesi: 1876 yılına kadar Mindeval ve Kovata adında iki nahiye olarak idare edilen Alucra, bu tarihten sonra Şebinkarahisar Mutasarrıflığa bağlı bir ilçe olmuştur. İlçe merkezi, Karabörk, Kemallı, Koman köylerinde zaman zaman yer değiştirdikten sonra, şimdiki yerine yerleşmiştir. 1933 yılında Şebinkarahisar'ın da ilçe olması dolayısıyla Alucra Giresun İl 'ine bağlı bir ilçe olmuştu 
 İklimi Alucra yöresinin iklimi, Karadeniz ikliminin aksine kışları soğuk ve kar yağışlı, yazları sıcak ve kuraktır. Karların erimesi nisan ayının ortalarına kadar sarkıp, bahar yağışları da hazirana kadar uzamaktadır. İlkbaharda karların erimesi ve yağmurların başlamasına paralel olarak akarsuların debisi artış gösterir. Bu mevsimde debisi en yüksek akarsu Bağırsak deresi olduğu görülür. İnce Dere, suyunun tamamına yakınını Gavur Dağları'ındaki karların erimesinden alır. Yaz kuraklıından dolayı yazın (Ağustos) tamamıyla kurur. Bağırsak Deresi de, yazın beslenemediği için kuruma noktasına gelir. Moran Deresi ise,Bağırsak ve İnce Dere'ye nazaran rejimi daha düzenli olup yazın da sularını akıtmaya devam eder. "Yılık yağış miktarı : 560 mm³ Ortalama sıcaklık : 18º Otalama soğukluk: -1º"9 Görüldüğü gibi, akarsuların debisi ve yıllık yağış miktarına bakıldığında düzensiz bir rejim görülür. Bu haliyle Alucra’nın iklimi Karadeniz'den çok, Doğu Ana Dolu'daki komşularımıza benzemektedir. 
 Bitki Örtüsü Ve Ormanlar Alucra yöresi, bitki örtüsü bakımından yayla iklimi özelliğini taşır. Dağların kuzey yamaçları ağaçlarla kaplı iken, güney yamaçları daha sade görünüşlüdür. Yörenin karakteristik bitki örtüsü, ormanlar ve geniş otlaklardır. Ormanlık alanlar; merekeze yakın yerlerde çam ağaçları şeklinde olurken, Zilovacık'ı gibi daha yüksek yerlerde yerini köknar ağaçlarına bırakır. Muhtelif yerlerde hiç bir ticari değeri olmayan fındık da yetişir. İlçe merkezindeki başlıca ağaç cinsi kavak (selvi) ağacıdır. Bölgenin en önemli ormanları Tohumluk, Zilovacık, Çalgan, Boyluca ve Aralıktepe ormanlarıdır. Yayla düzlüklerinde geniş otlaklar uzanır. Gavur Dağları eteklerindeki otlaklar, büyükbaş hayvancılık için önem arzeder. Ekili tarımda en fazla, tahıl yer alır. Başlıca sebebi, yağız azlığı ve yaz kuraklığıdır. Bunda, yörenin tabii su kaynakları bakımından çok yetersiz olması da etkendir. Sulanabilir alanlarda patates, fasulye, şeker pancarı, kara lahana tarımı yapılmaktadır. Meyvecilik hemen hemen hiç yoktur.
Tarihi dönemlerde Alucra'daki nüfus şöyledir. 1980 Merkez: 8.400 Köy: 30.245 Toplam: 38.645 1985 “. : 10.450 “ : 19.--- “ : 29.--- 1990 “ : 11.683 “ : 9.681 “ : 21.364 1997 “ : 12.436 “ : 6.036 “ : 18.470 Alucra'nın nüfusu yukarıda da görüldüğü gibi l980'den sonra hızla düşmeye başlamıştır. Özellikle köylerde, tarım tipinin değişmesi ve nüfusun artması, gizli işsizliğe neden olmuş ve bu durum akabinde şartlar halkı göçe zorlamıştır. 1985'den sonra da Çamoluk'un ilçe olup Alucra'dan ayrılması ile nüfus hızlı bir düşüşe geçmiştir. Nüfusun Genel Özellikleri Alucra'da nüfusun büyük bir kısmını çocuklar ve büyük yaş gurubu oluşturur. İlçede genç sayısı normalin altındadır. İlçe halkının temel uğraşı, iş ve zanaattır. Yaşlı gurup da, daha çok emekli statüsünde olup, sakin bir hayatı tercih etmektedir. Yaz ile kış, nüfus yoğunluğu değişmektedir. Kış aylarının sert geçmesinden dolayı, özellikle İstanbul ve Ordu illerinde geçici olarak ikamet edilir. Yazın, gurbetçilerin de tatillerini memleketlerinde geçirmeyi yeğlemeleri sonucu, özellikle köylerde nüfus yoğunluğu artar.
CelecoşGerekli Malzemeler :- Su- Yağ- Nane- Kavurma- Bayat ekmekYapılışı:Bayatlamış olan ekmekler yağda kızartılır. Kavurma ve et yağla karıştırılıp üzerine nane ekilir. Üstüne istenilen çorba miktarınca su konulur. Su kaynadıktan sonra, kaynamış olan sudan biraz alınır ve süzme ile karıştırılır ( ayrandan yapılan süzme, kaynar su ile ezilir). Kızarmış ekmekler, yemek tabaklarının içine doğranıp hazırlanan çorba (celecoş) üzerine konulup servis yapılır.Haşil (Keşgeg)Gerekli Malzemeler:- Tereyağ- Gendüme- Et (Tavuk eti olması yeğlenir)Yapılışı: Kızgın tereyağına gendüme, et ve uygun miktarda su katılarak kaynamaya bırakılır. Kaynamaya başladıktan sonra, kıvamını buluncaya kadar ağaçtan yapılmış geniş ağızlı sopalarla karıştırılır.Ekmek MakarnasıGerekli Malzemeler:- Su- Yağ- Şeker- Ekmek- ÇökelekYapılışı: Ekmek, düzenli bir şekilde eşit küçük parçalara ayrilir. Bu parçalar tepsiye döşenir. Daha sonra üzerine kizgin yag, sicak su ve şekerden mürekkep karişim dökülür ve yine üzerine çökelek serpilerek servise hazir hale getirilir. Turşu MihlasiGerekli Malzemeler:- Yağ- Fasulye- Lahana- Domates- Yumurta- SoğanYapılışı: Kızgın yağ içerisinde ince doğranmış soğan kavrulur. Bunun üzerine yine ince doğranmış fasulye, lahana, domates ileva edilip karıştırılmak suretiyle bir müddet pişirilir. Sonra yumurtalı ıspanakta olduğu gibi yumurtalar, turşu mıhlasının üzerinde dağılmadan toplu kalacak şekilde kırılarak bir taşım daha kaynatılır ve ateşden indirilerek servise hazır hale getirilir. Cicil PilavıGerekli Malzemeler:-Su-Tereyağ-Kavurma-Cicil (özel yetiştirilen cicil çekişmişinin çekilmişi)Yapılışı: Küçük bir tencerede biraz su kaynatılır. Su, çok fazla kaynamadan sayıltılarak (elle karıştırılarak) yıkanan cicili suya attıktan sonra bir miktar da kavurma atılır. İyice karıştırılarak pişirilir. Üzerine tereyağ eritilip dökülür ve servise sunulur.Hacer PilavıGerekli Malzemeler:-Su-Yağ-Kavurma-Hacer (bir tahıl türü)Yapılışı: Hacer seçildikten sonra yıkanır. Daha sonra kaynamakta olan suyun içine atılır. İçine kavurma ilave edilir. Piştikten sonra üzerine kızdırılmış yağ dökülür .(Hacer pilavının diğer pilavlar gibi olmayıp, biraz sulu olma özelliği vardır). TohuratmaGerekli Malzemeler:-Şeker-Yumurta-Ağuz sütüYapılışı: Ağuz sütü, dibi yalanmış tepsiye dökülür. Kırılmış iki yumurta da karıştırılır. Daha sonra fırında ya da hafif ateşte kızartılır. Kızardıktan sonra dilimlenip üzerine şeker ekilir.ÖmeçGerekli Malzemeler:-Yağ-Şeker-Bayat ekmekYapılışı:Bayat ekmek, elde ufak ufak parçalandıktan sonra kızgın yağda kavrulurken üzerine sinme şekeri serpilir ve en son çok az miktarda su dökülerek ufalanan ekmek parçalarının yumuşaması sağlanır ve servise sunulur.